Arayış ve Kurtuluş

Sene 2004. Ocak ayı. O gün içimi üşüten esen sert kış rüzgarları değildi. O yıllarda herşeyin başlangıcı olması gerekirken sonu olduğunu bildiğim Shodan sınavından çıkmıştım o gün. Siyah kemeri hakettiğimden, dan sınavımı verdiğimden emin ancak gurur ve kazanma sevincinden son derece yoksundum. Karate-do sayesinde 15 yaşımda tanıştığım Budo’dan 19 yaşımda bu şekilde ayrılmanın boşluğu tam 13 yıl sürdü. Bu 13 yıl içinde kendimi tanımak, bulmak ve bilmek anlamında hemen her şeyi denedim. Neyin eksik olduğunu bilen ve tüm arayışlarımın nafile olduğundan emin olan o içimdeki hissin kahkahaları 2016 yılının Aralık ayına kadar sürdü.

İşte. Bir kez daha tatami üzerindeydim. Bambaşka bir ‘yol’, bambaşka bir Sensei. Ve elbette bambaşka bir ben. Ama gözyaşlarımın mutluluktan süzülmesine sebep olan içimdeki istek, tutku ve o 15 yaşındaki çocuğun beklentilerinin hiç değişmemiş bilakis geçen 13 yıl içinde daha da artmış olmasıydı.

Aikido. Size bununla ilgili anlatabileceğim hiçbir şey yok. Basit, kaba ve boş bir çeviri yapmanın ötesinde insan henüz anlayamadığı bir şeyi nasıl anlatır ki? ‘Hayatla uyum yolu’nu anlayabilmek için önce kendinizin, enerjinizin, hayatınızın ve yolunuzun ne olduğu sırrına erişmelisiniz. Bu sırra erişebilmek için onlarca yol içinden Aikido’yu seçmek için geçerli sebeplerim var elbette. Tek rakibinizin kendiniz olduğu, kurtuluşun sevgide yattığı ve öğrenmenin tek yolunun uyum olduğu bu öğretiyi kimden öğrendiğiniz de en az bu Sanatın kendisi kadar önemli ve değerlidir.

Benim için Aikido bir kurtarıcı, Sensei Oğuz Öcal rehberim, Sakura Dojo evim ve tatami üzerindeki tüm Aikidokalar ailemdir.

Emir Yılmaz – Yolun başına ulaşmaya çalışan bir arayan.